http://www.acemiyim.com/wp-content/u...anti-aging.jpg


Anti-aging(yaşlanmayı geciktirme) üzerine yapılan tüm araştırmalar sonunda hep tek bir gerçeği işaret etmektedir: Ne yiyorsanız osunuz. Beslenme seçiminiz sadece sağlığınız değil yaşam süreniz üzerinde de muazzam etkileri olan bir faktördür.

Yaşlanmanın vücudunuz üzerinde, birkaç kırışıklık ve sanki bir gecede olmuş gibi görünen saç beyazlamasından daha geniş kapsamlı sonuçları vardır. Hayatımız boyunca biriken içsel hasar ve buna bağlı olarak açığa çıkan rahatsızlıkların vücudumuzdaki serbest radikaller olarak adlandırılan muzip moleküllerle ilişkili olduğuna dair görüşler bulunmaktadır.

Serbest radikaller metabolizmamızın normal işleyişi esnasında üretilir; hücreler kendilerine zarar veren kararsız oksijen molekülleri üretirler. İnsan vücudu, yaşlandıkça daha fazla serbest radikal üretmeye başlar.

Bu serbest radikaller, daha çok yağ hücrelerindeki elektronlara bağlanmaya hazır bağımsız elektronlara sahiptir. Bir serbest radikalin yapacağı bir saldırı hücreye ciddi zararlar verebilir veya hücreyi öldürebilir; ve hücreleri savunmasız bırakmak genellikle yaşlanma sürecini hızlandırıcı bir etkiye neden olur.

Yapılan son araştırmalara göre serbest radikaller, damar sertleşmesi, Parkinson ve Alzheimer gibi yaşla ilgili neredeyse tüm rahatsızlıkların ortaya çıkmasında merkezi bir rol oynamaktadır.

Uzmanlar, antioksidanların faydasını değerlendirmek için en uygun bölgenin beynimiz olduğunu düşünüyorlar. Beyin, insan vücudunda yağ oranı en yüksek olan organlarımızdan biridir ve dolayısıyla serbest radikalleri zararına daha fazla maruz kalabilir.

Günümüzde insanların toplam kalorilerinin %40’ının yağlardan oluştuğunu düşünürsek serbest radikal aktivitesinin bizi ne ölçüde etkileyeceğini de tahmin edebiliriz.

Antioksidan olarak adlandırılan maddeler, serbest radikalleri eşleştirerek veya bağlayarak nötralize edebilir ve böylece vücudumuzdaki hücrelere zarar vermesini engelleyebilirler.

C, E vitaminleri, Selenyum minerali ve A vitaminin bazı türleri vücudu serbest radikallerden koruyan antioksidanlar olarak bilinirler.

A vitamini vücuttaki yağ hücrelerinde ve karaciğerde depolanarak toksik seviyelere ulaşabileceği için A vitaminini önerilen dozdan fazla miktarda almamalısınız.

Yaşlı insanların hemen hemen üçte biri B vitaminini yediklerinden karşılayamazlar. Kırmızı kan hücrelerinin yapımı ve sinir sisteminin sağlığı için B vitamini alımı önem taşımaktadır.

Selenyum mineralinin ise, akciğer, prostat ve kolorektal kanseri riskini anlamlı bir oranda azalttığı düşünülmektedir. Selenyum açısından zengin besinler balık , kuşkonmaz(asparagus), et, tavuk ürünleri, ekmek ve yer fıstığıdır.

Beta Karoten C vitaminini okside olmaktan koruyarak en etkin şekilde çalışmasını sağlar. Beta Caroten yetersizliğinin semptomları ağrı, kuru mat saçlar, kuru cilt ve ayak tabanlarında ve avuç içlerinde görülen kalın kabuklu deridir.

Likopen, L-Glutatyon olarak serbest radikallerin devredışı bırakılmasında çok güçlüdür. Ultra Antioksidan daha az oksijen ile hücrelerin etkin biçimde çalışmasını destekleyerek, özellikle ihtiyacı olan organ ve hücrelerin oksijenden yeterli miktarda faydalanmalarını sağlar.

D vitamini cildin doğrudan güneş ışığı alması sonucu elde edilir. Pek çok araştırma, yaşlı insanlarda ve evden dışarı çıkamayanlarda D vitamini üretiminde azalmalar olduğunu göstermiştir. D vitamini vücudun kalsiyumu absorbe etmesi ve böylece kemiklerimizin güçlenmesi açısından alınması gereken bir vitamindir.

Antioksidan içeren yeşil çay da bizi kalp hastalıklarına, pek çok kanser türüne ve cilt sorunlarına karşı koruyabilir.

Doğal antioksidanlar, elma, yabanmersini, brokoli, kiraz, üzüm, ıspanak ve Spirulina mavi-yeşil alg gibi meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunmaktadır.

Amerika Tıp Derneği Gazetesi’nde yayınlanan bir makale, periyodik olarak kalori alımımızı günlük 890 kalori olacak şekilde azaltmanın veya perhiz yapmanın, uzun yaşamamızın bir başka biyolojik göstergeleri olan insülin seviyemizde ve vücut ısımızda düşüşe neden olduğunu belirtmektedir. Aldığımız kalorilere dikkat etmek, daha fazla kalori yakmamıza yardımcı olarak vücudumuzda depolanan yağ miktarını azaltmak suretiyle serbest radikalleri elimine eder. Bu doğrultuda hem sağlıklı hem de sadece vücudumuzun ihtiyaç duyduğu kadarıyla beslenmek her açıdan yararımıza olacaktır.